Kültür;
Bir toplumun maddi ve manevi tüm değerlerinin toplamıdır. Kültür bir yaşam tarzıdır.
Kuşaktan kuşağa aktarılan ve bireylerin sosyalleşmesindeki en önemli etkendir.
Kültürün bir bilgi birikimi olarak değerlendirilmemesi gerekir, çünkü bilgi kültürün içeriğini oluşturan dinamiklerden sadece biridir.
Kültürsüz hiçbir toplum yoktur, ancak kültürleri farklı olan toplumlar vardır.
• Dünya ve içindekileri referans alan toplumlarda kültür kalıpları dünyevi esaslar üzerine kurulur. Ancak Ahireti referans alan toplumlarda kültürün temelini oluşturan esaslar tamamıyla metafizik değerlerden oluşur. Madde bunların biçimlenmesinde bir öğe olarak ele alınır.
• Referansları farklı olan toplumların aynı kültür kalıbıyla yoğrulmasını isteyen anlayışlar, insanları dünyanın bir tüketici kobayı haline getirmek amacındalar. Bizim amacımız bu kültür kalıplarını insani değerler ölçeğinde yeniden analiz etmek ve o esaslar üzerine bir kültürel yaşam anlayışı oluşturmaktır.
• Dünyayı imar etmek ve yeryüzünde adaleti tesis edip, insanlar arasında ayrım gözetmeksizin, nimetlerden tüm canlıların faydalanması amacıyla farklı bir yaşam geleneğini kültür olarak yaşamak için adımlarımızı atmaktayız.
• Kültürün insan fıtratına aykırı bir ekin olarak yayılmasına önlem almak insanım diyen her varlığın sorumluluğundadır.
• Öğrendikleri yaşadıklarından başkası olmayan toplumlar, daima yeniliklerin oluşmasının imkânsızlığından dert yanarak, kendi yaratılış gayelerini inkâra kalkarlar. Yaratılış gayesine uygun bir yaşamın tohumlarını toplumsal yaşamın her noktasına ekerek farklı ve yeni bir hars ortaya çıkarmak olmalı kültürel mücadeledeki çabamız.
Yeni bir Yaşam tarzı ve İnsani Fıtratın ürünü olan kültür
• Yeryüzünün halifesi olan insan, tüm âlemi imara mamur olarak görevlendirilmiştir. Bu da kendi sorumluluk alanı içinde reelde gerçekleşir.
• İnsanlar arasındaki iletişimin kurulmasında, toplumsal yaşamın devamı için fonksiyon üstlenen yalan sözlere dayanan eylemler, fıtrata uygun olmadığından kaldırılmak zorundadır. Bu kavram ve nice bunun gibi fıtrata ters olan kavramların albeni kazandığı ortamlarda her ne kadar onlar bir fonksiyon üstlenerek kültür dokusu haline gelse de, kültürel esaslarımızı tamamıyla fıtrat yoluna uygun değerler üzerine kuracağız.
• Yürümeden, konuşmaya, yemekten giyinmeye; uyanmaktan uyumaya kadar toplumdaki tüm davranışlarımız bir kültür kalıbı haline getirilmek zorundadır. “Yürürken kabara kabara yürüme, zira ne dağlara erişebilirsin ne de yeri delebilirsin, konuşurken de sakin ve alçak perdeden konuş zira seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.” Bu örnek hayatın bir noktasında gelenek haline getireceğimiz kültürel yaşamı çok iyi anlatmaktadır bunlara göre bir kültür oluşturmak bizim insani sorumluluğumuzdur.
• Yeryüzünü imar ederken, doyumsuz istekler oluşturmak ve bunun adına da ekonomik yaşam demek, bizim kültür doğamıza hiç uygun olmayan bir yaşam tarzıdır. İnsani sorumluluk, istek ve emelleri ihtiyaç haline getirerek sürekli tüketen bir kültürle tüketici bir toplum olmaktan kurtulmayı gerektirir.
• Üretim ile tüketim arasında doğru bir orantı kuran kapitalist yaşam kültüründen insani bir tüketim kültürü ortaya çıkarmak en büyük sorumluluğumuzdur.
• Yeryüzüne adaleti yaygınlaştırmak ve ezilen hangi toplumda ve inançta olursa olsun yakından başlayarak suya atılan bir taşın dalga dalga büyümesi gibi kendi içimizden dışarıya akmak zorundayız. Taşın düştüğü yerde değil de başka yerlerde sudaki hareketliliği gözlemenin yanlış bir tavır olduğuna inanarak yakından başlayarak hareket edeceğiz.
• Evlerimizdeki mimari değişimler tamamıyla bizi kendimizden ve özümüzden uzaklaştırarak sürekli kalacağımız bir kültürel yaşamı bizlere armağan etti, bunun önüne geçmektir görevimiz. Kapitalizmin çok katlı binalarla her boşluğu ranta çevirmek ve yeryüzünde bir cennet oluşturmak istediği kültür bizleri yüreklerimizin tam ortasından vurdu. Biz gideceğimiz yere yakın oturmak zorundayız onun beraberinde getirdiği bir manevi hakikatin olduğunu bilmek zorundayız.
• Köylerde ya da yüksek katlı binaların olmadığı bahçeli toprakla uğraşan toplumlara baktığımızda hem kendilerini çok mutlu hissederler hem de insani ilişkilerin daha yaygın olduğuna şahit oluruz. Özellikle Ütopya oluşturanlardan Canpenella ve Thomas’ın ütopyaları tam da böyle bir devlet ve ülke arayışını oluşturmaktadır. Yusuf Tatar Kardeşimizin Kum Tanecikleri Projesi tam da bunu en güzel özetleyen bir proje olduğuna inanıyorum.
• Maddi kültür öğelerinin değişmesi için öncelikle manevi kültür yoğunluğumuzu yeniden tanımlamak zorundayız. Manevi kültür öğelerimiz, bakış açılarımız, önyargılarımız, sahip olduğumuzu sandığımız bilgilerimiz, gelenek görenek örf adet ve törelerden içimizi doldurduğumuz bu öğelerin ciddi bir bombardımanı gerekmektedir. Doğru olanları almak yanlış olanları onurluca bırakmak bizim temel felsefemiz olmalı, bundan sonra fiziki kültürel yaşamımızı biçimlendirmek olmalı görevimiz yoksa heba olan hayatın enkazından ayağa kalkamayız.
• Arazi yapısından kaynaklanan ailelerinin küçülmesi ve modern çekirdek aile anlayışının bizim toplumla ne kadar uyumlu bir gelenek olduğunu yeniden gözden geçirmek ve geleneksel geniş ailelerinin insana kazandırdığı olumlu katkıları sorgulayarak aile kültürlerimizi yeniden oluşturmak zorundayız.
• Kapitalizmin temel insan biçimlendirme, bireysellik ve egoizm felsefesinin bizim geçmiş toplumsal dokumuzla hiç uyumlu olmamasına rağmen benimsediğimiz bu anlayışın yerine toplumsal kolektif bir şuurla biz duygusuna dayanan kültürle hayatımızı biçimlendirmek zorundayız.
• “Tek duvarla ev olmaz, bir elin nesi var iki elin sesi var ”gibi geleneksel esaslarımızı hayatımızın içine taşımak zorundayız.
• Hayata öyle bir felsefi boyut kazandırmalıyız ki, özgür fertlere çok ciddi faaliyet alanları oluşturarak ve kültürümüzün Zenginleşmesine katkı sağlayarak hareket etmek zorundayız.
• Bir kültür unsuru olarak ahlakı iyi tanımak ve anlamak zorundayız. Fertlerin bireysel özgürlüğüne dayanmayan ve iradi olmayan eylemlerin kesinlikle ahlak kapsamında değerlendirilmemesi gerektiğini iyi anlamak zorundayız.
• Ahlak toplumsal bir değer olmasına rağmen özgür seçimlerle gerçekleştiği zaman bir yaptırım yapabilecek hüviyet kazanır. İnsanlara zorla kabul ettirilen ve dayatılan yaşamlardan verimli ve olumlu sonuçlar beklemek sadece bir komedidir.
• Paylaşımcılık ve koordineli bir çalışma sonrasında ancak bir kültür nehrinin olumlu alana akmasını sağlayabiliriz bunun yolu da insan özgürlüğünü ön plana almaktır.
• Toplumsal yaşam alanlarını doldur boşalt ve en değerli olan zaman sermayemizin tükenişinin adı bir kültür olmaktan çıkarılacaktır.
• Dünyanın neresinde ne olup bitiyorsa bir arı gibi hepsine konarak elde ettiğimiz polenleri değirmende öğüterek bir macun haline getirip, peteklere doldurulan bir bal gibi, tadına doyum olmayan bir kültürel miras ortaya çıkarmak zorundayız. Bu mirası yaşatacak ve yaygınlaştıracak insanlar dünyada kaybedecek bir şeyi olmadığına inanan gönlü geniş ve tüm insanların ilahi bir öz barındırdığı için, yaratıcının rızasını kazanmak adına girişilecek faaliyetle ortaya çıkacağını bilmek zorundayız.
• Kültürel çalışmalarımızı bu ve henüz buraya aktarmadığımız ilkeler doğrultusunda oluşturacağımızı beyan ediyoruz.
• Sanat ve edebiyat gerçeğimizi kendi karakterlerimizi oluşturup onlar üzerinden geliştireceğiz.
• Kültür etkinliklerini yaşamın kaçınılmaz ve hayatın olmazsa olmaz bir parçası olarak görüp, zenginleştirilmesi için farklılıklar oluşturmak zorundayız.
• Şiddetle hayattan kovulan, tiyatro, sinema, şiir, hikâye ve türkülerimizle kendi kültür dokumuzu yeniden hayatın etkin bir parçası haline getirip bu alanda yetenek ve becerileri olan insanlarımızı ortaya çıkarmak ve bunların bu özelliklerinin yaygın hale getirilmesinde uygun zemin ve ortamlar oluşturmak hedeflerimizdendir.
• Kültür unsurlarımızı ve mirasımızı yasaklar kapsamına alarak kendi yeteneklerimizi körelttiğimizden, bu alanlardaki çalışmaları başarısızlığımızdan dolayı dışlayan bir algı tutarsızlığını ortadan kaldıracak meşru tüm zeminleri oluşturmak hedefindeyiz.
• Toplumsal boyutu olan şiir, resim, türkü tiyatro, çeşitli el becerileri ve gençlerimizin kendisini rahatlıkla ifade edebildiği bilgi ve becerilerini hayat nehrine akıtmak için bu küçük akıntılarla bir kültür havzası oluşturacağız.
• Kültürel etkinliklerin oluşturulması ve yaygınlık kazanması için ekonomik takviye ve desteklerin olması gerekir bu alışmaların profesyonel ekiplerle hazırlanarak cazip hale getirilmesi ve insanların beğenisini kazanması gerekir…
• Kültür faaliyetlerinin oluşumu ve yaygın bir eğitim gibi düşünülüp yayılması için gerekli alt yapı ihtiyaçlarının giderilmesine dikkat edilmeli…
KÜLTÜR VE SANAT KONUSUNDAKİ TESPİTLERİMİZ
“ KÜLTÜR VE SANAT FAALİYETLERİ BİR TOPLUMUN KARAKTERİNİ OLUŞTURUR ”
1. Bir toplumun karakterini oluşturan kültür ve sanat faaliyetlerinin fark edilmesi için, bilgilendirici çalışmaların yaygınlaştırılması,
2. Kültürel mirasın korunmasının sadece geleneklere bırakılmaması ve kanuni mevzuatlarla desteklenmesi,
3. Kültür ve sanat faaliyetlerini denetleyen, her inanç ve düşünceden toplumsal etik değer kurulunun oluşturulması,
4. Kültürel mirasımızın korunması ve tanıtılması için her alanda bilinçlendirici faaliyetlerin başlatılması,
5. Sanatın evrensel boyutunun dikkate alınması ama toplumun kültürü ile sanatın örtüşmesi,
6. Ana sınıfından başlayarak sanatsal yetilerin ortaya çıkarılması ve eğitimle sanatın iç içe olması, sanatın bir toplumda psikolojik rehabilite etme yönünün geliştirilmesi,
7. Bir kurumun adı olup işlevi yoksa hiçbir anlamının olmadığının bilinmesi, sosyal kültürel ve sanatsal faaliyetlerin toplumun aynası olduğunun kavranması,
8. Birbirinin hak ve hukukunu koruyan, ince ayrıntılara önem veren, nezaketi hayatın odağına koyan bir toplumsal ilişki ağı oluşturmak için, insanlarımızın estetik yönden eğitilmesi,
9. Sanatsal faaliyetlerin öneminin anlaşılması için, toplumun genelinde ilköğretimden başlayarak bu alanda bağımsız okulların yaygınlaştırılması,
10. Sinema sektörünün daha fazla desteklenmesi ve topluma yön verecek geleceği yakalayacak eğitici ve ufuk açıcı filmlerin yapımına teşvik edilmesi,